24 Şubat 2006

Bir Ayı Dolduramadık

Maalesef... Hafif bir krizdi ama olsun. Krizsiz bir ay kutlaması yapamadık. Hata tabii ki benim. Bir kere öğlen yoğurt ve kuru mama yerine tavuk budlarından verdim. Akşam o butları kustu, bu yüzden akşam yemeği de yemedi. Sabah yediği tavuk midesinde olduğu gibi durduğuna göre belki de ilacını da hazmetmemişti. Yani tam rezalet. Neyse kriz hafifti ve umarım bununla atlatırız. Krizden sonra biraz Plegil verdim. Hemen yemeğini de yedi. Yani bol yoğurtlu kuru mama. Çok su içti. Biraz dışarda gezdirdim. Kakasını da yaptı. Eve geldik. Biraz gezindi. Tatlı bisküvi verdim. Şimdi uyuyor...

19 Şubat 2006

Geriye Gidersek


Güzellik Uyuyor
Originally uploaded by anneler.
Her şey Aralık ayının başlarında patlak verdi. Akşamüstü Ruhibey durup dururken ağzından beyaz köpükler saça saça titremeye başladı. Çok korktum. Hemen aklıma kuduz geldi. Burnunun dibine su ittim. Yana yakıla içti. Ben de rahatça ağzını silip hava alması için onu dışarı çıkarttım. Zaten kuduz olamazdı, aşılı çünkü. Zehirlendi desem? Komşu imam gibi insanlar var oldukları sürece akla ilk gelecek ihtimallerden biri. Evveli yaz kümesini bazı hayvanlar talan etmiş, tavukları bir bir sıkıp atmış. İmam ve silesi tutturdu bunu sizin köpek yaptı diye. Ne dediysek aksine inandıramadık. O da evimizin bir sınırına içine zehir kattığı o tavukları bir güzel serpiştirmiş. Ve köydeki bilumum kedi ve köpeği böylece katletmiş oldu. Bizimkiler evin dışına çıkmadıkları için kurtuldular. Bu da bir imam, yani din temsilcisi, yani tanımı gereği kalbi sevgi ve şefkatle dolu olması gereken bir zat. Yok işte, eninde sonunda yobazın teki, dini imanı para. Neyse işte, Ruhibey'in bu son zamanlarda zehirlenmiş olma ihtimali de yoktu. Bahçeden kaçıyor diye kendim dolaştırıyorum. Herhangi yabancı bir şey yemiş olsa görürdüm. Ben gene de yoğurt verdim. İyi geldi sanki, rahatlayıp uykusuna devam etti. İki gün sonra gece uykumdan garip seslerle uyandım. Baktım Ruhibey kendini koltuktan yere atmış, ağzı köpükler içinde ve kaskatı kesilmiş. Yalnızca ön ayakları sanki koşar gibi dönüyor. Manzara bildiğim şekliyle sara krizini andırıyordu. Köpeği okşayarak bekledim. Sarsıntı durdu. Gözlerini açtı ama boş boş bakıyordu. Ayağa kalktı ve odanın içinde dört dönmeye başladı. Huzursuz ve amaçsız dönüp durdu. Gene bahçeye çıkardım. Sonra su içti ve yiyecek armaya koyuldu. Bir iki bisküvi verdim. Yattı uyudu. O gün yanılmıyorsam bir kriz daha geçirdi. Tabii doğru doktora. Doktor çok ilgilendi. Bana ne olduğunu söylemediği bir iğne yaptı. Kalbini güçlendirmek içinmiş. Sonra dört kişinin zorlukla tutması karşılığında köpekten kan aldı. Kanı insan labaratuarına koşturdum. Neticeyi tam bilemiyorum ama galiba trioyidi düşük çıkmış, bir de kanı az gelmiş. Bana plegil vermemi söyleyip eve yolladı. O gün bir kriz daha geçirince doktoru aradım. Hemen geleceğini söyledi. Gene iğne yaptı. Bir de Tegretol getirmiş. Sabah akşam 2 cc. 1 cc de Plegil. İlaçları düzenli olarak verdim. Krizler bitti müjdesi üzerine doktor ilaçları kesmemi söyledi. İyi ama birden kesmemek gerekiyordu hani deyince de tamam azalta azalta kesin dedi. O akşam 1,5 cc'ye düşürdüm ve kriz geldi. Sonra bir tane daha. Artık Aydın Hayvan Hastanesine gitmekten başka çare kalmamıştı. Ama araya yarıyıl tatili, bayram, çocuklar vs girdi, hastane ziyaretimiz ertelendi durdu. 10-15 günde bir kriz geçiren köpeğimizin bu haline neredeyse alışıyorduk ki o gün geldi. 24 saat içinde biri oldukça şiddetli 4 kriz. Tabii soluğu hastanede aldık. Ve sonra...

07 Şubat 2006

Bugün Dokuzuncu Gün



Geçen Cumartesi ve Pazar Ruhibey bizi o kadar korkutmuş ki hayvanın her hareketinde yüreğimiz hopluyor. 24 saat içinde biri oldukça şiddetli tam dört kriz. Bugün Salı olduğuna göre aradan dokuz gün geçti ve biz hala yatışamadık. Neyse, nazar değmesin, o günden beri kriz falan geçirmedi. Bu arada neler yaptık? Bir kere veteriner değiştirdik. Aydın Hayvan hastanesinin yaptırın diye verdiği tahlilleri nasıl yaptıracağız diye düşünürken bu veterinerin her türlü tahlili yaptıdığını öğrenince oraya yollandık. Doktor önce bu tahlilleri yaptırmamıza pek de gerek olmadığını söyledi. Epilepsinin tedavisi yokmuş, hayvan bunu çekermiş, krizler iyice sıklaşınca da en iyisi onu uyutmakmış. Bütün bunlara neredeyse aklım yatıyordu, tam verdiğim ilaçlarla bir süre daha denememi söyleyip beni uğurluyordu ki İzmir'den bir arkadaşı aradı. Durumu nedense ona da özetleyince arkadaşı hemen o tahlillerin yapılması gerektiğine, ilacın bedene verdiği zararın tespit edilmesinin şart olduğuna bizim doktoru inandırdı. Ayrıca Tegretol da köpeklere kesinlikle verilmiyormuş. Ruhibey hemen muayene odasına alındı. Ayağı sıhhı biçimde temizlenip bir miktar tüyü de traşlandıktan sonra kanı alındı. Kanı az, şekeri belli belirsiz yüksek, karaciğer ve böbrek fonksiyonları epey hasarlı çıktı. Ayrıca fosfor düzeyi de çok çok düşükmüş. Oysa metabolizma için fosfor olmazsa olmazmış. Şimdi son dört gündür ona sabah akşam yarımşar Mysoline tableti (250'lik) veriyorum. Ayrıca her sabah 1 adet Supradyn içiyor. Öteki ilaçları pat diye kestim. Kestiğim gün sabahtan akşama vızıldayıp durdu ama o ilaçları öyle kestiğim için mi bilmiyorum. Yemeklerini yine ikiye bölüp bol yoğurtluyorum (kalsiyum dengesi iyimiş gerçi ama...).