14 Şubat 2009

Sonsöz...

Bu hastalıkla yaklaşık dört yıl boğuşmuşuz. Bu arada az kalsın karaciğer yetmezliğinden (aldığı anti-epileptik ilaçların yan etkisi) gidiyormuş. Onu atlatmış, bu kez hadım edersek iyi gelebilir diye bir kere daha canını yakmışız. Sokaklarda hastalanır falan diye eve kapamışız (hiç değilse bahçe 3 dönüm kadar). Yakın arkadaşı Rafraf onun bu hastalıklarından sıkılmış, onunla oynamaz olmuş (ayrıca biz hep Ruhibey'le ilgilendiğimiz için belki de hep bir eksiklik hissetmiş).
Sonuçta elde ne var? Ne pahasına olursa olsun dört sene daha fazla yaşamış olmak mı?
Hayvanın acılar içinde öldüğü de düşünülürse aslında çarpık bir hayvan severlik, başka bir şey değil.
Gene de şunu itiraf etmeliyim ki hep bir mucize bekledik.
Sekiz yaşından sonra hastalık geldiği gibi aniden bitebilir sözlerine kandık.
Üstelik krizler geçip kendine geldiğinde...
Kocaman boyuyla odamızı o kadar kaplıyordu ki...
Tavukların, kuşların korkulu rüyası...
Kedilerin amansız düşmanı...
Bir tek bir yılan hakkından gelmişti. (Gene doktora zor yetiştirmiştik, üstelik hastalığı daha ortaya çıkmamıştı.)
Bir de kirpi. Burnuna saplanan bir iki ok'u çıkartırken nasıl da viyaklamıştı.
Bence ama onun esas merak ettikleri, kaplumbağalardı. Bir iki kere ters çevirmeye kalkmıştı da sonra bu işten sıkıldı. Son zamanlarda onun tarafından koklanan kaplumbağalar kafalarını içeri sokma zahmetine bile girmiyorlardı.
Bakalım bahar gelince bahçede çalışmak nasıl olacak...
Her dakika kulak kirişte... acaba kaçtı mı, bu tavuk da neden gıdakladı yoksa...
Ya da bir yerlerde kriz mi geçiriyor düşüncesi...

24 Ocak 2009

Nokta

Dün gece saat 10 sularında bu günlüğü tutmanın bir anlamı kalmadı.
Tüm veterinerleri (en azından bizim bölgedekileri) kuduz köpekler ısırsın.

22 Ocak 2009

Moraller Sıfır

Dün öğleden sonra saat 4 sularında yazdığımda içim bu kez hafif krizlerle bu işi atlattığımızı söylüyordu. Erken sevinmişim. Yaklaşık bir-iki saatte bir ve birkaç tanesi oldukça şiddetli krizler... Dün gece ve bugün bütün gün (yarım saat öncesine kadar). Hayvan yön duygusunu tamamen kaybetmiş gibi. Krizlerden sonra kafasını camlara, demirlere, her yere tosluyor. Tenekelerin içinden geçmeye kalkıyor (bahçede), her şeyi deviriyor. Sobanın da içinden geçmeye kalkar korkusundan krizden sonra balkonda bırakıyorum. Neyse ki havalar oldukça makul. Gece bile dondurucu soğuk yok. Orada bir aşağı bir yukarı yürüyor, kafasını cama, demire vura vura...
Şimdi değişiklik olarak krizlerden sonra ağlama tutturdu. Dün anlattığım inlemeden farklı bir ağıt. Sinir bozuyor, üzülüyorum.
Neyse ki yemeğini yedi. Yani ilaçlarını da içti.
Giderek anlamsız bir iş olmaya başladı bu iş.
Hayvana boş yere acı mı çektiriyoruz yoksa...

21 Ocak 2009

Aylık Fırtına

Dün gece 2 ya da üç'te. Sonraki 12 saatte üç tane daha.
Ardından bir tane 15.30'da.
Hepsi de olağanüstü hafif. Fakat sonuncusu hariç, diğer hepsinin ortak tarafı Ruhibey'in çıkardığı ses. Sanki yukarıya şikayet ediyormuş gibi, sanki bir derdi varmış gibi, sanki uyanık rüya görüyormuş gibi.
Onun dışında iştahı yerinde, ilaçlarını içiyor.
Krizler gerçekten çok hafif. Ağzdan her zamanki gibi tonlarca salya bile akmadı. Çiş bile kaçırmadı.

19 Aralık 2008

3.gün

Kriz fırtınasını neyse ki atlattık derken (yüksek sesle değil, içimizden, nazar değmesin diye) sabah 11'de, yani biraz önce, çok hafif de olsa bir tane daha...
Oysa sanki hiç iz kalmadan atlatmış gibiydik.
Esas olarak bizleri tanıyordu.
Eve gelen bir misafire her zamanki coşkun selamını verdi...
Yemeklerini yedi, ilaçlarını içti...
Akşam bir kriz daha ve bu sefer de atlattığımızı umalım.

17 Aralık 2008

Balayı bitti mi...

Saat 15'de ve 20'de. Tek fark bugün Alepsal bittiği için başka bir ilaç vermiş olmam, bir de çileklere döktüğüm tavuk gübresini hapur hupur yemiş olması. Acaba tavuk alerjisi mi ?
Krizlerin her ikisi de sobanın yanıbaşında patlak verdiğinden en kestirme yoldan, tasmasından tutup çektiğimden mi ne her ikisinde de kendine gelmesi uzun sürdü. Nefes nefeseydi.

Gece 1'de, ardından sabah 6'da, sonra 10'da.
Nefes nefese ve uzun uzun inlemeli...
En son, öğleden sonra 16'da...
Yani iki günde 6 kriz...

26 Kasım 2008

Öğretmenler Günü

Ayın 24'de tek bir tane. Neler oluyor, anlamıyorum.
Hala pabucun tekini bekliyorum.

16 Kasım 2008

Programda değişiklik

Seyir bu kez şaştı. Önce 27 Ekim gecesi, yani son tayfundan yaklaşık 15 gün sonra bir kriz geçirdi. Gerçekten hafif. Üzerinden 13 saat geçtikten sonra bir kriz daha, sonra 6 saat sonra bir kriz daha. Bunların hepsi hafifti. Yalnız sonuncusunda ayağa kalkmakta hayli zorlandı. Sonra taa 14 Kasım akşamına kadar hiçbir şey olmadı. Gene malum kriz öncesi aşırı açlık gösterileri yaşandı, mutfak tezgahından yemek çalma teşebbüsleri falan... O gün, gene akşam saat 7'de bir kriz. Fazla kasılma yoktu, ağzında salya bile birikmedi. Yalnız gene kalkmakta hayli zorlandı. Dört ayağının üstünde yere sağlam basana kadar hayli tökezledi, sağa sola çarptı. Sanki kriz değil de hafif felç geçirmiş gibi. Üzerinden tam 48 saat geçti.
Açlık krizleri sona erdi. Her şey normale döndü. İştah yerinde. Kedi kuş kovalamaca tamam.
Ama biz hala pabucun tekini bekliyoruz.

11 Ekim 2008

Fırtına da değil Tayfun

Dün akşam iki tane daha, sonra bugün iki tane daha...
Son 8 saattir bir şey yok.

10 Ekim 2008

Ben şaşırdım o devam ediyor

Saymayı şaşırdım. Dün yazdıktan sonra saat 11'de bir tane daha geçirdi. Sonra sabah saat 6.30'a kadar uyudu. 6.30, 7.30, 9.30... Sonra 12 ve az önce saat 13.30...
Bu sonuncusu hariç, pardon bir de gece 11'deki, onda da acayip diş gıcırfattı, hepsi bence fazla kasılmadan gerçekleşen çok hafif krizlerdi. Biraz öncekinde ilk defa (yani bu fırtına süresince ilk defa) yüzü kasıldı. Salya bile fazla gelmedi.

09 Ekim 2008

Gene


Dün öğlen saat üçte, son derece hafif bir kriz. Sonra 24 saat bir şey olmadı. Keyfi de iştahı da yerindeydi, her türşü tepki normaldi, hatta eve gelen bir köpekle (Murti) oynadı bile. Kendini fazla yormasın diye yarım saat oynadıktan sonra onu kaldırdım. Sonra akşam yemeğini yedi. Sonra akşam 8'de bir kriz. Hafif. Süt ve kırmızı ve yeşil tüplerin içindeki rahatlatıcı ve gevşetici haplardan. Sonra dokuza doğru bir kriz daha. Bu kez ekstra epileptil ve süt verdim. Dışarı çıkarıp biraz gezdirdim. Tabii yürüyüşü sersemceydi ve sağa sola çarpıp duruyordu ama yürüdü. Sonra 10'u biraz geçe bir kriz daha.
Bu arada Luminal'i vermediğimi de belirtmeliyim. Çünkü gene kustu ve ben, karaciğerlerinin hastalanmasından çok korkuyorum.
Hangi durumu tercih etmek gerekiyor?
Karaciğer yetmezliğinden mi ölecek yoksa krizlerden birinde mi gidecek?
Ve bu sefer ki fırtına ne zaman dinecek?
Bir saat sonra bir tane daha mı?

26 Eylül 2008

Bu sefer suç bende

Yaklaşık on gün önce Ruhibey hastalandı ama bu kez midesinden. Önce kustu, ardından yemeden içmeden kesildi ve bende bet beniz attı tabii, yine karaciğeri gitti diye. Üç gün yalnızca su içti, hem de kase kase... Kustu... Adeta su kustu. Ağzına bir şey sürmedi ki bu Ruhibey gibi obur bir köpek için son derece kaygı verici bir durumdu. Tabii tüm ilaçları hemen kestim. Dördüncü günün sonunda lütfen ağzına bir şeyler sürmeye başladı. Biraz kıyma, tabii pişmiş, biraz tavuk suyu, bir iki köfte... Derken kusmadan bir tam gün... Bir ikinci gün daha. Sonra acaba ilaç vermesem diye aklımdan geçen bir düşünce. Gene de sabah 10 damla epileptil. Ertesi gün hem sabah 15 damla epileptil, akşam da yarım luminal, ertesi gün de aynısı... Ve sabaha karşı hastalandı... Çok hafif...
Sonra bütün gün neşesi ve iştahı gayet yerindeydi. Ben gene de epileptil'i neredeyse 3 saatte bir 10'ar damla verdim. Akşam da gene yarım luminal...
Saat 8.30'da yeniden bir kriz, gene hafif...
Bakalım nasıl devam edecek.

07 Eylül 2008

Sonra...

Sabah beşte (en azından 17 saatlik bir mola), çok şiddetli değil. Sonra öğlen... Bir de akşam saat 8'de, hepsi de çok hafif...
Henüz aklı yerinde, bize kuyruk sallıyor ve her şeyden önce iştahla yemek yeyip bol bol uyuyor... Bunda büyük kızın getirdiği ilçların da etkisi olabilir. İsimlerini bilmiyorum ama bol keseden sütüne katıyorum. Homeopatik ya zararı olmaz diyorum.

06 Eylül 2008

Şimdilik ...

Gece 10'da şiddetli, yani hayli uzun, en az 2-3 dakika, sabaha karşı 5 'te hafif, sonra 8'de, 10'da, yarımda ve ardından 14.45'te...

05 Eylül 2008

İlaçlar olmasa ne olacak?

Acaba diyorum, hiç ilaç vermesek durum farklı mı olacak...
Gene yaklaşık bir ay, gene kriz...
Luminal'i çok da fazla veremiyorum, elde etmesi çok zor. Verdiğim 50 mg da anlaşılan bu kadar koruyor.
Yalnızca ara işte birazcık açıldı.

07 Ağustos 2008

En azından ara açıldı

Bugüne kadar yazmamış olmam Ruhibey'in kriz geçirmediği anlamına gelmiyor. Krizlerini geçirdi, üç güne yayılmış 9 tane. Farklı olan Luminal'i vermeye başladığım tarihten tam 36 gün sonra ilk krizi geçirmiş olması, yani ara bir aydan fazla. Krizler de belki bir tanesi hariç hafif geçmesi. Ama ancak dün normale dönmeye başladı ve gene ancak dün akşam dan itibaren iştahı yerine geldi ve ancak bu sabahtan itibaren ilaçlarını vermekte zorlanmadım. Ve bugün gene eski Ruhibey, sağlıklı, neşeli ve aç. Gene kuşlar kovalanıyor, gene kediler tetikte. Bir de şu sıcaklar olmasa...

28 Haziran 2008

üçüncü günde

Bugün üçüncü gün. Yalnızca sabah geçirdi. (Henüz, demek lazım, nazar değmesin diye, saat daha akşamın dokuzu çünkü.) Dün 3 tane geçirdi, sonuncucusu akşam olmak üzere, yani bu sabah geçirdiğinden gene tam 8 saat önce.
Dün akşamdan beri Luminal vermeye başladım. Vet.'i dinlemeyip bir değil, yarım tablet vermeyi düşünüyorum, yani 50 mg.
Mysoline'i mecburen kestim, nedense piyasadan kalkmış, primidon içeren tüm diğer tabletlerle birlikte.
Aklı hafif gitti, hiç değilse gel deyince geliyor. Akşam yemeğini de şapur şupur bitirdi. İsmet'in bahçeye geldiğini duyunca koşarak geldi ama neiçin geldiğini hiç hatırlamıyormuş gibi bir hali vardı, İsmet'i bol bol kokladı, yüzüne baktı, sonra herhalde vazifem bu kadardı diyerek bahçede biraz gezinir gibi yaptı.
Raf'la da ilk defa bugün uzun uzun koklaştı, Raf da sinirlenip havlamadı.

26 Haziran 2008

aylıklara devam

Sabah ilk üç oldukça hafif olsa da 2. ile 3. arasında yalnızca yarım saat geçmiş olması beni biraz endişelendirdi. Neyse ki 4., 8 saat aradan sonra oldu. Aklı hala yerinde...
Yarın Luminal'e başlıyorum.

03 Haziran 2008

Yeniden Aramızda

Fırtına o gece geçirilen hafif bir krizle (o kadar hafifti ki yerinden kalkma zahmetine bile girmedi) dindi dinmesine ama Ruhibey'e ancak bugün kavuştuk. O günden bugüne, yani yaklaşık bir haftadır süklüm püklüm bir köpekle karşı karşıyaydık. Üstüne üstlük o doymak bilmeyen köpek yaklaşık 24 saat ağzına yemek sürmediği gibi su bile içmedi. Tabii bu arada ilaçlarını da içmeye hiç yanaşmadı. Sonra bir yarım bisküvi, ardından su ama hepsi o kadar... En nefis kemiklere bile dönüp bakmadı. Ayrıca çekirdek niyetine yediği pirzola kemiklerini bile tabağında bıraktı. Ölmeyecek kadar derler ya ancak o kadar yeyip hiç değilse bol su içti. Bu arada ben neredeyim, bunlar da kim, burası ne bakışları ve tavırları ile bizi perişan etmekten de geri durmadı. Eve gelen gidenlerle bile ilgilenmedi. Kokladı, garip garip baktı.
Ama bugün hem iştahı felaket yerinde hem keyfine diyecek yok.
Daha ne...
(Bu arada: Krizli günlerinde en nefret ettiği şey merdiven inip çıkmak. Bu eylemi bile yeniden öğrenmek zorunda kaldı. Neyse... Artık gene eskisi gibi yıldırım gibi inip çıkıyor.)

26 Mayıs 2008

Aylık işlem

Bu ay ara biraz açılınca acaba mı demiştim ama dün akşam 7'de yeni bir kasırganın başlamasıyla umutlarımı bir kere daha çöpe attım. Dün akşam 7'de, sonra 9'da, sabah dokuzda, öğlen 1'de, 3'te ve biraz önce, yani 9'15'te... Daha sonu gelecekmiş gibi gözükmüyor. Krizlerinden biri farklıydı yalnız. Önceden huzursuz huzursuz gezinmeye başladı. Ardından birkaç kere ayaklarına takılıp düştü. Kendini çekecek hali yok gibi duruyordu, sanki ayaklarına felç inmiş gibi. Yani yatarken aniden bastıran krizden tamamen farklı.
Not: Gece 2'de, sabah 9'da, öğleden sonra 2.30'da...

24 Nisan 2008

Kasırga

23 Nisan Egemenlik Bayramı bizim için sabaha karşı 3'te hafif bir krizle başladı. Sonra ortalama 3-3.5 saatte bir bir tane daha. Bugün ayın 24'ü ve hala aynı şekilde sürüyor. En uzun ara 4 saat. Şimdilik son kriz akşam 7.30'daydı. Neyse ki kasılmalar çok şiddetli değil. Bazılarından sonra ayağa kalkıp dolanma zahmetine bile girmedi. Ayaklanıp kendi silkeleyip uyumaya devam etti. Aralarda zaten hep uyuyor. Bahçede gezme heyecanı bile yok, gene de bugün iki kere koca bahçede onu kaybettik.
Not: Ayın 25'inde, öğleden sonra bir krizle kapanış yaptı. Artık kapanışları anlıyoruz. En zoru da yeniden bizleri hatırlayana kadar geçen süre...

31 Mart 2008

Bir kere daha fırtına dindi

Krizler ayın 29'unda da sürdü, sabaha karşı dörtte, sonra altıda. Sonra Ruhibey bütün gün uyudu. Bahçeye zor çıkarttım, çıkınca da gezmek yerine güneşe yatmayı tercih etti. Sonra akşam yedide bir kriz daha yaşandı ve umarım, bu ayki fırtına da böylece dinmiş oldu. Dün ve bugün her şey normal. Neşe ve iştah yerinde. Öteki dünyadan bu dünyaya uyum sorunu da pek yok gibiydi. Krizler az süreli ve az kasılmalıydı.

28 Mart 2008

Bir Ay Bir Gün

Sabaha karşı 3'de, sonra 7'de, sonra muhtemelen öğleden sonra 2 ile 5 arasında bir saatte (maalesef onu evde yalnız bırakmak zorunda kaldık), sonra akşam 6'da. Üçü de oldukça hafifti (dördüncüsü bilinmiyor). Ses yok, fazla salya yok, hatta çiş bile yok denecek kadar az ya da yok. İlkinden sonra tam iki saat hiç durmadan evin içinde dolandı, huzursuz ve amaçsız bir biçimde, Birkaç kere dışarda gezdirdim, bir faydası olmadı. Sonunda mecburen aşağı mutfağa attım, orda kendini yaralayabileceği daha az şey var çünkü. Diğerlerinde bahçeye bile zor çıktı. Sakin. Bu kez diş de sıkmadı. Yalnız sonuncusunda bir süre gözleri sabitlendi.
Bakalım devamı gelecek mi?

27 Şubat 2008

Sürpriz

Bir tane geçirdi yoksa bu iş bitiyor mu (hani bazen sekiz yaşında başladığı gibi aniden bitiveriyormuş ya) derken 6 tane üstüste... Pazartesi akşam saat 6. 30'da bir tane, tam 24 saat sonra, Salı akşamı 6.30'da ikincisi, 8.30'da üçüncüsü, 9.30'da dördüncüsü... Sonra Çarşamba sabahı saat 9'da beşincisi, öğlen 2.30'da altıncısı...
Bu krizlerin hepsi de hafif ama farklıydı. Bir kere kesinlikle çiş kaçırılmadı, ağızdan fazla salya da akmadı. Yalnız bir tanesinde dil dışarı çıktı. Hepsinde dişlerini gıcırdattı... Ve gözleri sabitlendi.
Hiçbirinden sonra deli danalar gibi dolanıp durmadı.
Özetle farklı krizlerdi.
Sabah akşam yarımşar mysoline, sabah öğlen akşam toplam 40 damla epyleptil, ayrıca balık yağı ve C vitamini vermeye devam ediyorum

15 Şubat 2008

Sevgililer Günü

Bu köpeğin kesinlikle özel günlerle ilgili bir sorunu var ya da benim gibi unutkan birine bu şekilde yardımcı olmaya çalışıyor.
Bu kez 13'ü, gece saat dokuz buçukta kriz geldi ama gerçekten hafifti, ağzından doğru dürüst salya bile akmadı. Fazla kasılmadı da. Ayakları yüzer harekete hiç geçmedi. Hemen kendine geldi, derhal dışarı çıktık. Kakasını yaptı, komşunun köpeğiyle koklaştı...
Ama sonra evde saat sabahın dördüne kadar hiç durmadan evin içinde dört döndü. İki kere daha dışarı çıkarttım. Hava iyi gelir diye, bir ara balkona attım, hiç bir şey onu huzura kavuşturmadı. Yatıyor, iki saniye sonra kalkıp gene dolaşmaya başlıyor. Korkum sobayı devirmesi olduğundan en sonunda mutfağa attım, orda da masaya çıkıp gözleri açık, sızdı.
Aradan neredeyse 48 saat geçti. Şu anda her şeyi normal gözüküyor.
Geçen sefer de biraz değişiklik vardı. Her şeyden önce üç krizle dönem noktalandı. Yalnız o sefer de durup dururken evin içinde deli gibi dolanıp durmuştu. Yani sanki kriz geçirmeden kriz sonrası belirtilerini göstermişti.

15 Ocak 2008

Mehtap da yok

Galiba bu kez ara uzuyor diye gece kendi kendime hesap yapıp durdum, yani dün gece. Sabaha karşı dörtte, sonra 6'da, iki tane birden patladı. Birincisi şiddetli değil ama uzundu. Biter bitmez kendini zorla dışarı attırdı ve hemen kaka yaptı. Çok huzursuzdu. Balkona attım, orada yattı, soğuğa aldırış etmeden, ben de bıraktım. 6'daki iyice hafifti, hemen ardından baygın gibi uyudu. Öğleden sonra dörtte gene tekrar etti. Çok kasılmadan ama uzunca. Şimdi akşam yemeğini yedi.
Bugün artık dayanamayıp gene Mysoline verdim. Yarım. Yarın sabah gene bir yarım vereceğim. Yüzündeki o yorgun ifadeye, özellikle bana neler oluyor bakışına daha fazla dayanamadım.

24 Aralık 2007

Fırtına bir kere daha dindi

Bayramın ikinci günü sabah saat 6'da başlayan fırtına gece saat ikide noktalandı. 4 ya da 5 saatte bir, hafif ya da şiddetli (aslında esas olarak biri bayağı uzun ve şiddetliydi), toplam beş kriz...
Şimdi gene uzaylı uzaylı dolaşıyor. Ben neredeyim, bunlar kim, burası ne kokuyor şeklinde ortalıkta dolanıyor. Unutmadığı galiba bir tek benim. Yalnız bu arada bazı huylarını da unutuyor. Bizi balkondan karşılaması gerektiği gibi... Masa başında dikilmesinin yasak olduğu... Otur deyince oturmak gerektiği... Yat... falan...
Neyse yavaş yavaş onları da yeni baştan öğrenecek herhalde.
Bu arada bu 21 günlük periyodlar da dikkatimi çok çekiyor. Yoksa ay takvimine göre mi hareket ediyor? Ya da mehtaba göre...
Belki de kurt adam efsanesinin altında epilepsi vardır?
Ne olur ne olmaz... Bundan sonra mehtabı da göz önüne almayı deneyeceğim.

21 Aralık 2007

Kurban Bayramı

Ruhibey'in özel günlere bir merakı olmalı. Dün, yani bayramın birinci günü öğlen saat bir sularında krizler süreci başladı. Oldukça hafifti. Fazla kasılmadı, çiş bile yapmadı. Ben ağlama benzeri bir ses duyup yanına koştum. Hemen ayağa kalktı. Bütün öğleden sonra huzursuzdu, yerinde duramadı. Akşam sakinleşti. Güzelce uyudu. Sonra bu gün muhtemelen gene öğlen _biz bir saatliğine onu evde bırakmıştık_ gene kriz geçirmiş, fazla iz olmadığından ağır geçirmediğini sanıyorum. Geldiğimizde yüzü salya kaplıydı. Onun dışında keyfi gayet yerindeydi, hatta Rafraf'la bayağı oynadı. Hatta komşunun köpeği gene bahçeye girmiş, onunla bile oynadı (bu arada ameliyatın etkisi mi nedir, yavru köpeklere hiçbir şey yapmıyor, hatta havlamıyor bile). Sonra ikiye doğru bildik krizlerinden geçirdi. Şimdi uyuyor.

* * *
Akşam 9,30'da bir kriz daha. Az kasılmalı. Huzursuzluk da yok. Dışarı çıktık, şöyle bir gezdi. Çiş bile yapmadı. Şimdi uyuyor.

30 Kasım 2007

Fırtına Dindi

Sabaha karşı 5'te 8. krizi de yaşadıktan ve yaklaşık bir 36 saat gene uzaylı gibi ortalıkta gezindikten sonra normal, neşeli, oyuncu Ruhibey'imize kavuştuk. Bu kez kendimizi şanslı hissediyoruz. Hem bir kriz daha az geçirdi hem de aralıklar daha açık olduğundan sanki uzaylılığı da daha çabuk geçti. Ama kendine gelme hali gerçekten komik, yani haline üzülmesek çok güleceğiz. Şamanların epilepsi krizleri geçirdikleri için toplumda saygı gördüklerini okumuştum. Onlara bu krizler sırasında öbür dünyadan haberler getirebilen insanlar gözüyle bakılırmış. Ruhibey'de galiba bizim şamanımız. Krizler bitip de durulduğunda bir süre bizlere başka dünyalardan gelmiş gibi bakıyor. Ben kimim? Siz kimsiniz? Bu ne, yemek mi? Yenir mi? Şöyle bir koklayayım bakayım? Evet, sen kimdin? Bir dakika, bana neden elini uzatıyorsun? Onu da mı yiyeyim? Burası neresi? İçerisi mi? İçeri mi girmem lazım?
Sahiplik, efendilik bu süre zarfında kesinlikle rafa kalkıyor. Her şey yeniden keşfediliyor. Hepimizi yeniden tanıyor. Sonra bize biraz daha bağlanıyor.
Komik.
Sabah öğle akşam 13'er damla epileptil. Ayrıca balıkyağı ve C Vitamini.
Açlık krizi de geçti bu arada, tabii ki...

26 Kasım 2007

7'ledik

Sabaha karşı üçte,sonra öğleden sonra 1'de ve 2 buçukta.Ardından akşam saat altı buçukta.

25 Kasım 2007

3 saat sonra

Tüm mutluluk 36 saatte son buldu. 2'de (akşam), sonra 7'de ardından çabuk toparlandığı iki kriz...
Bu arada: Akiam yemeğinde hala tavuk, ayrıca C Vitamini ve balık yağı veriyorum. Beynine destek olmak için.

36 saat

36 saat ara fena sayılmaz. Hiçten iyidir. Hem bu 36 saati de çok neşeli geçirdi. Koştu, oynadı, yedi.
Zaten sadece yiyor.
Şimdi de aç aç ortalarda dolaşmasından krizlerin bitmediğini sanıyorum

24 Kasım 2007

24 Kasım

Biz de öğretmenler gününü böyle kutladık. 23'ü 24'e bağlaya gece gene bir kriz. Çok kasıldı, toparlanması uzun sürdü, gene de çok şiddetli değildi. Heyecanla dışarı çıkarılmayı talep etti. Koşa koşa kaka yapacak yer aradı. Biraz gezdik. İçerde o gezmeye devam etti. Yaklaşık bir saat gezdi. Fazla heyecanlı olduğu için gene dışarı çıkardım. Sadece çiş yaptı. Ameliyatın şimdilik şu faydası oldu, eve gezinirken sağa sola koku bırakmaya çalışmıyor. Sadece odanın içinde dört dönüyor.
Bir bir buçuk saat kadar huzursuz huzursuz gezindikten sonra geldi yanıma yattı. Bugün bütün gün fena değildi. Bahçede bol bol gezdi.
Kriz zamanını yaklaşık çıkarmaya başladık.
  • 3 haftalık periodlar
  • açlık krizi (masa üstünden hırsızlık)
  • rafraf'ın durup dururken ona havlaması ya da yanına yaklaştırmaması
Kışla birlikte onu evde yalnız bırakmama sorunu çıktı. Eskiden krizler genellikle akşam veya gece olurdu. Şimdi gündüzleri de olduğundan ve soba yanında oturmayı çok sevdiğinden sobanın çevresine engeller yerleştirmek zorundayız. Gene de içimiz rahat etmiyor. Kriz dönemi bitene kadar onu evde yalnız bırakmamaya çalışıyoruz.

06 Kasım 2007

Gene üstüste

Cumhuriyet bayramını kutlamıştık ama ertesi gün dinlenemedik. Önce hafif bir akşam krizi, sonrahafif bir ertesi sabah krizi, akşam, sabah tekrar, ardından ikişer saat arayla ve sonuncusu çok şiddetli olmak üzere 4 kriz. Sonuncusuyla beraber aklı da gitti. En azından hafızasını tümüyle yitirdi. Sonraki 2-3 günü bizi, çevresini yeniden tanımakla geçirdi. Ben nerdeyim, bunlar da kim bakışlarına katlanmak çok zordu. Şimdi toparlandı. Geriye inanılmaz bir açlık, masa üstünden hırsızlık girişimleri vs kaldı ama idare ediyoruz. Epileptyl'i artık sabah öğlen akşam 10'ar damla veriyorum. Ameliyat sonuçlarından hala ümidimi kesmiş değilim.

11 Ekim 2007

Ameliyat

Dün sonunda kısırlaştırma eylemi tamamlandı. Krizsiz amelıyatı tamamladı. Ama evin şımarık çocuğu olduğunu 24 saattir hissettiriyor. Sürekli şikayet ve ağlama halinde. Olsun. Biraz kızıyorum, gece uyutmadığı için de kendimi çok yorgun hissediyorum ama olsun. Yeter ki söylentiler doğru çıksın ve krizler azalsın, belki tamamen de biter, olamaz mı?
Epileptyl'e devam. Sabah akşam 15'er damla.

07 Ekim 2007

Mola

9. krizi de geçirdikten sonra şimdilik, en azından son 24 saattir, bu posta da atlatılmış gibi gözüküyor.

05 Ekim 2007

Rekor

2 Ağustos'da galiba son kez yazmışım. Bu, iyimser yorumlara yol açmasın. O günden bu yana, yaklaşık üç haftada bir ve 4'lük, 5'lik paketler halinde krizler yaşandı. Artık bu işten o kadar sıkıldım ki yazmayı anlamsız buldum. Ama bu kez 48 saat içinde 7 krizi bulunca bu rekoru es geçemedim. Saatleri hiç fark etmiyor. Gece, gündüz, akşam sabah, içerde, dışarda...
İş giderek tatsızlaşıyor.
Önümüzdeki hafta, kısırlaştırma ameliyatı _bu kez kesin_ yapılacak. Bir de özel olarak dağda bayırda gezdirmeye çalışacağım. Hiç olmazsa haftada bir gün. Yaz dolayısıyla kuru mamaya geçmiştim. Bu akşamla birlikte gene çiğ gıdaya döndüm.
Gerisini kendi bilir. Anasının yanında yeri hazır.

02 Ağustos 2007

Bir Başka Köpek


Ruhibey bu arada gene 19-20'şer gün arayla kriz geçirmeye devam ediyor. Özellikle sonuncusu onu çok yordu çünkü iki günde belli aralıklarla tam beş kriz geçirdi. Hiçbiri olağanüstü şiddetli değildi ama dediğim gibi kendini neredeyse ancak bir haftada toparladı. Gerçi havalar çok sıcak olduğu için bizim gibi onun da pek kıpırdayacak hali yok ama gene de keyifsiz olduğu belliydi. Dün gene kriz geçirdi, gerçekten çok hafif. Şu ana kadar bir tekrar yok ama benim için önemli olan başka şeyler var. Artık kriz geleceğini neredeyse biliyoruz. İlk olarak hiç doymama krizine giriyor, hatta yemek çalmaya bile kalkışıyor (biz aynı odadaysak normalde asla yeltenmez). Sonra bir ikinci uyarı da Rafraf'dan geliyor. Ne zamandır dikkatimi çekmiyor değil ama dün çok barizdi. Bütün akşam Ruhibey'i yanına yaklaştırmadı, hatta durup durup ona hırladı, hem de o canavar sesleri çıkartarak. Öteki de hemen pısıp yolunu değiştirdi. Genelde çok iyi geçinir, bazen deli gibi oynarlar da (kışları!). Ama Ruhibey zaten kendisinin dörtte biri olan Rafraf'ı pek fazla kızdırmamaya dikkat eder.
Bakalım...

EK: 3 Ağustos cuma: Sabah saat yedide, sonra öğleden sonra 3 civarında tekrarladı. Yani 24 saat sonra. Tam eh bu kez bir kereyle atlattık galiba derken.
Şimdi yorgun ve uyuyor.

06 Haziran 2007

19 gün aradan sonra

5'i 6'ya bağlayan gece, saat 3'te yeni bir kriz. Hem de 5 dakika önce son derece uyanık bir şekilde balkona koşup gecenin gürültülerine karşı havlama görevini yerine getirdikten sonra.
Bu kez krizini epey inceledim. Asıl kasılma yalnızca 8-10 saniye sürüyor. Yani çırpınma, başını sallama, salyalanma, ağızda hafif köpürme, koltukta biçimsiz bir pozisyondaysa kendini yere atma. Sonra sanki kendine geliyor, yani benim yanıbaşımda olduğumu, kendisini sevip sakinleştirmeye çalıştığımı algılıyor. Ama uzuvlarını bükmek mümkün olmuyor. Kaskatı kesilmiş öylece yatıyor. Nefes alışları biraz daha sakinleşiyor, hatta düzenleşiyor. Ardından biraz gevşiyor, bu kez bacaklar koşma hareketine geçiyor ama esas olarak gene kaskatı. Koşma hareketleri de bitiyor, öylece yatıyor. Bariz biçimde gevşemeye başlıyor. Gevşiyor ama hala kıpırdamadan yatıyor. Bu süreç toplam 6-7 dakikayı buluyor. Hafif sendeleyerek de olsa ayaklanıyor, silkiniyor, bu arada her tarafı ağzından saçılan köpüklerle kaplıyor. Beni kokluyor. Sanki hadi diğer aşamaya geçelim artık der gibi bir hali oluyor. Diğer aşama, yani bol şekerli süt, ardından sokakta gezdirilme. Yeniden eve girdiğimizde üçüncü aşama başlıyor. Hedefsiz amaçsız salonun içinde dört dönmeler... Koku bırakmaya kalkmazsa müdahele etmiyorum. Kalkarsa bir süreliğine balkona atıyorum. Balkondan içeri alındığında ise dördüncü aşama başlıyor. Yani deliksiz uyku. Tabii onun için

17 Mayıs 2007

36. Saatte üçledi

Sabah 9'u geçe üçlemeyi tamamladık. Kriz bir şey değil de sanki yorgun gibi, hiç keyfi yok. Merdivenleri bile zor inip çıkıyor. Bahçede şöyle bir dolanıp hemen kendini serin ve kuytu bir yere çekiyor. Üçlemenin getirdiği genel yorgunluk mu? Sabah valium da vermedim. İlaçlara aynen devam. Sabah akşam onar damla.

16 Mayıs 2007

24 saatte iki

Dün gece sabaha karşı 3 ya da 4'te bir, bu akşam 21'de bir, şimdi bu gece acaba gene üçleyecej mi diye bekleyeceğim. Epileptyl'in faydası olmuyor demek yanlış olur, kriz araları hiç değilse yeniden açıldı. 25 Nisan'dan 16 Mayıs'a 21 gün eder, bu da hiçten iyidir. Krizler de çok şiddetli değil. Ama bu gece valium vermeyi de ihmal etmedim.

25 Nisan 2007

Son çare ameliyat

28 Mart'ta Epileptyl'e başlamışım. Yaklaşık bir ay. Krizlere devam. Dün sabah muhtemelen bir tane geçirmiş, biz evde yoktuk. Evdeki köpük izlerine bakarak bu sonuca vardım. Sonra gece birde, arkasından gene gece üçte... İlaç mı fayda etmiyor? Bu sabahtan itibaren Epileptyl'i sabah akşam 10'ar damla vermeye başladım.
Krizler bence çok ağır değil. Hele huzursuz gezinmeler dün gece iyice azdı. Ama bugün pek süklüm püklüm, hiç neşesi yok. Bahçede doğru dürüst gezinmedi bile.
Ameliyat için hala gaz anestezi aletinin gelmesini bekliyoruz. Mayıs başına kadar dişimizi sıkacağız artık. Belki kısırlaştırılınca krizler bıçak gibi kesilir.

12 Nisan 2007

İkincisi gecikmedi

Ne yazık ki ikinci kriz de gelmekte gecikmedi. Zaten ilkinden sonra huzursuzluğu bir türlü dinmedi, hem de valium'a rağmen. Kriz çok ağır sayılmazdı. Gece 1.30'da. Üstüne bol şekerli süt içti, dışarda geçti. Neyse ki yatıp uyumakta zorlanmadı.

11 Nisan 2007

Gene

Bu kez engelleyemedik. Kriz çok şiddetli değildi belki ama öğlen ikide geçirdi ama hala huzur bulamadı. Bir sakin uyuyamadı. Ürkek. Zaten genel olarak giderek ürkek bir hayvan oldu. Ani ses onu yerinden sıçratıyor. Dün ilacını tam veremedim. Biz odada yokken hayvanlardan biri kusmuş, hangisi anlayamadım. Daha önce ilaç verdiğim için ne olur ne olmaz diye hiç değilse 6 damla daha epileptyl vereyim dedim. Öyle de yaptım. Kusan oysa belki de ilaç yetmemiştir. Ayrıca son iki gündür B ve C vitaminine de ara vermiştim.

04 Nisan 2007

Mucize

Ayın 29.unda, yani Mart 29'da bir mucize gerçekleşti. Ruhibey tam kriz geçiriyordu ki, yani boş gözlerle sağa sola bakıp kafasını periskop gibi kesik kesik sağa sola oynatmaya başlamıştı ki dikkatini bize vermesini sağlayabildik, bir tereddüt anından sonra kendine geldi. Hemen onu dışarı çıkardım. Biraz gezdik. İçeri girince ağzına valium dayadım. Gerginliği ve ajite hali geçti. Acaba Epileptylîn de bir etkisi var mı? Tabii bunu da söylemek için henüz çok erken. Mucize ilaç henüz icat edilmedi.
Evvelsi gün mucize tekrarladı. Gene gözler sabitlendi, kafa dikildi. Seslendik, bir iki, sonra kendini toparladı. Hemen dışarı çıkardım. Bu kez valium da vermedim. Zaten fazla heyecanlı bir hali de yoktu.

28 Mart 2007

Dayanamadım

Dün akşam sonunda dayanamayıp Epileptyl'e başladım. Dün aksam üstü bir kriz, bir gece önce sabaha karşı saat dörtte bir kriz, ondan önceki gece saat birde bir kriz.
Hayvan ya krizden ölecek ya karaciğerden... ama ölecek.
Zaten hayvan evde hapis. Yollarda ya kriz geçirirse diye...
Son umudum ameliyat...
Ama o da bir çözüm mü belli değil.

23 Mart 2007

17 mart

Hafif bir krizdi. Yazmayı unutmuşum. Tam da 3 haftada bir ama üstüste 2-3 tane diye teşhisi koyduktan sonra...

09 Mart 2007

Artık yazmaya korkuyorum

Geçen gün, yani ayın üçünde tek krizle kaldık diye sevinmiştim, erken sevinmişim, 7'sinde, ardından 8'inde birer kriz. Çok şiddetli değil. Çabuk toparlanıyor. Ama valium da fazla fark etmedi. Uzun süre evde dolandı durdu.
Hastalık kötü de giderek daha ürkek bir köpek oluyor. ANi gürültüler artık onu çok rahatsız ediyor.
Biraz daha böyle giderse ilaç vermeye mecbur mu kalacağım?

03 Mart 2007

İlk Kez Valium

Dün akşam, tam gece yarısı yeni bir kriz. Oldukça hafif. Çiş kaçırma var onun dışında kendine çabuk geldi. Gene dışarda biraz gezdik. Komşunun köpeğine hiçbir şey olmamış gibi ilgi gösterdi. İçeri girdiğimizde sütlü bal verdim aytıca 7 damla valium. Fazla gezinmedi. Uyudu. Gün boyu keyfi yerindeydi. Akşam yemeği ile birlikte gene 7 damla valium verdim. Bu akşam uyursa peşpeşe kriz geçirmez umuduyla.
B ce C Vitaminlerini de vermeye devam ediyorum.

06 Şubat 2007

Sonu ne olacak

Bugün öğleden sonra 2'de yeni bir kriz. Çiş yok kaka yok. Bol köpük. Ve bence süreler giderek uzuyor. Yani sanki arka arkaya 2 kriz geçiriyor. Önce kasılma, titreme... Bir ara... Gözleri yuvalarından uğramış halde bir süre kaskatı yattı. Bacaklarını bükmeye çalışsam kırabilirim, o kadar kaskatı... Sonra bacaklar koşma hareketine geçti. Bugün fazladan o haliyle ayaklanıp bir iki adım atıp yeniden kaskatı yere düştü, düşe kalka, katıla toparlana oturma odamızı boydan boya katetti. En son uluma, inleme ve şikayet karışımı sesler çıkarttı. Sonra bitti. Hemen ayaklandı, hiç sendelemeden... Bu haliyle bugünkü kriz en az 5-6 dakika sürdü dersek abartmış olmam.
Sonra hemen onu bahçeye attım. Kendisi gezdi, 15-20 dakika sonra koşa koşa neşe içinde geri geldi. Ama çok açtı. Ballı süt verdim. Biraz yatıştı. Sonra yattı uyudu.
Krizin ne zaman başlayacağını da anlıyorum. Yattığı yerden birden başını kaldırıp sanki bir şey duymuş gibi kulaklarını dikiyor (kulakları dikilmiyor, sözün gelişi)... Buraya kadar normal. Ben seslenip o da bana tepki verirse endişelenecek bir durum yok demek. Ama krize giriyorsa o zaman bana hiç tepki vermiyor. Gözleri boş ve sabit bakıyor. Kafası titremeye, ardından bir sağa bir sola kesik kesik çevirmeye başlıyor... Ardından kendini yere atıp... kasılmalar...

05 Şubat 2007

Haberler iyi değil

Dün akşam saat 20 sularında, sonra sabaha karşı 4'lerde, ardından bugün gene 20'lerde. Çok şiddetli değil ama hepsi de en az 3-4 dakika sürmüştür. Ardından her seferinde çabuk toparlandı. İlki hariç çiş yok, çiş kaka zaten yok. Biraz ağız salyası var. Bugünkünde sonuna doğru biraz inleme vardı. Gene dışarda gezdi. Evin içinde fazla dolanmadı. Biraz tereddütten sonra yat emrini dinledi. Şimdi uyuyor. Bu arada ben de tecrübe kazandım herhalde ki kriz geçireceğini daha başlamadan anladım.