03 Haziran 2008

Yeniden Aramızda

Fırtına o gece geçirilen hafif bir krizle (o kadar hafifti ki yerinden kalkma zahmetine bile girmedi) dindi dinmesine ama Ruhibey'e ancak bugün kavuştuk. O günden bugüne, yani yaklaşık bir haftadır süklüm püklüm bir köpekle karşı karşıyaydık. Üstüne üstlük o doymak bilmeyen köpek yaklaşık 24 saat ağzına yemek sürmediği gibi su bile içmedi. Tabii bu arada ilaçlarını da içmeye hiç yanaşmadı. Sonra bir yarım bisküvi, ardından su ama hepsi o kadar... En nefis kemiklere bile dönüp bakmadı. Ayrıca çekirdek niyetine yediği pirzola kemiklerini bile tabağında bıraktı. Ölmeyecek kadar derler ya ancak o kadar yeyip hiç değilse bol su içti. Bu arada ben neredeyim, bunlar da kim, burası ne bakışları ve tavırları ile bizi perişan etmekten de geri durmadı. Eve gelen gidenlerle bile ilgilenmedi. Kokladı, garip garip baktı.
Ama bugün hem iştahı felaket yerinde hem keyfine diyecek yok.
Daha ne...
(Bu arada: Krizli günlerinde en nefret ettiği şey merdiven inip çıkmak. Bu eylemi bile yeniden öğrenmek zorunda kaldı. Neyse... Artık gene eskisi gibi yıldırım gibi inip çıkıyor.)

Hiç yorum yok: