19 Aralık 2008

3.gün

Kriz fırtınasını neyse ki atlattık derken (yüksek sesle değil, içimizden, nazar değmesin diye) sabah 11'de, yani biraz önce, çok hafif de olsa bir tane daha...
Oysa sanki hiç iz kalmadan atlatmış gibiydik.
Esas olarak bizleri tanıyordu.
Eve gelen bir misafire her zamanki coşkun selamını verdi...
Yemeklerini yedi, ilaçlarını içti...
Akşam bir kriz daha ve bu sefer de atlattığımızı umalım.

17 Aralık 2008

Balayı bitti mi...

Saat 15'de ve 20'de. Tek fark bugün Alepsal bittiği için başka bir ilaç vermiş olmam, bir de çileklere döktüğüm tavuk gübresini hapur hupur yemiş olması. Acaba tavuk alerjisi mi ?
Krizlerin her ikisi de sobanın yanıbaşında patlak verdiğinden en kestirme yoldan, tasmasından tutup çektiğimden mi ne her ikisinde de kendine gelmesi uzun sürdü. Nefes nefeseydi.

Gece 1'de, ardından sabah 6'da, sonra 10'da.
Nefes nefese ve uzun uzun inlemeli...
En son, öğleden sonra 16'da...
Yani iki günde 6 kriz...